IĞDIR’DA KOLTUĞA OTURAN ÖLENE KADAR KALKMIYOR!
Keramet Mi, Çıkar Ağı Mı? Sivil Toplum Değil, Saltanat Kurumu Gibi Iğdır’da her derneğin, her sendikanın, her federasyonun ve her partinin başkanı koltuğa bir kez oturdu mu, ölene kadar inmek bilmiyor. Çünkü bu şehirde “keramet” koltukta değil, koltuğa oturanda sanılıyor. Adeta kutsanmış bir seçilmişlik haliyle kendilerini vazgeçilmez görenler, yıllar geçse de yerlerini gençlere, liyakat sahiplerine, yeni fikirlere bırakmıyor.
Sanki bu şehri onlar kurdu, sanki bu halk onlarsız nefes alamaz!
Bugün Iğdır’da birçok dernek başkanı, sağlık sendikası yöneticisi, vatanseverlik kisvesine bürünmüş federasyon lideri, siyasi parti temsilcisi 10, 15, hatta 20 yıldır aynı koltukta oturuyor. Herkesin bildiği ama kimsenin konuşmaya cesaret edemediği bir gerçek var: Bu yapılar artık sivil toplum kuruluşu olmaktan çıkmış, şahsi menfaat ve çıkar ağlarına dönüşmüştür.
Keramet Mi, Çıkar Ağı Mı?
Kimi başkanlar hâlâ aynı koltukta oturuyor çünkü orada olmanın sağladığı “keramet” (!) sayesinde bazı kapılar açılıyor, bazı menfaatler korunuyor. Oysa sormak gerek:
Eğer bu insanlar bu kadar kutsalsa, neden kent hâlâ işsizlikle, yoksullukla, çürümüşlükle boğuşuyor?
Eğer bu kadar mahirlerse, neden bir adım ilerleyemiyoruz? Sahi, bu şehirde kaç gencin sesi duyuldu? Kaç kadın kendi derdini ifade edecek platform buldu? Kaç engelli yurttaş gerçekten bu yapılar sayesinde nefes alabildi?
Koltuğa Değil, Millete Sadakat Gerek
Bugün Iğdır’da sivil toplum adı altında kurulan pek çok yapı, halkın sesi olmak yerine halkın sırtına yük olmaktan öteye geçemiyor. Kendini dokunulmaz zanneden bu yapılar, halktan kopmuş, kendi çıkarına odaklanmış bir düzenin küçük versiyonunu inşa etmiş durumda. Kimi kendini “vatansever”, kimi “emekçi temsilcisi” ilan etmiş ama gerçekte halkın derdiyle değil, kendi ikbal hesaplarıyla ilgileniyor. Ne yazık ki çok azı istisna, çoğu istismar.
Gerçek Vurguncular Kim?
Bugün halkın üzerine ekonomik yük yıkan, halkı yalnız bırakan, mücadele edenleri görmezden gelen sistemin çarkları arasında en sessiz ama en derin vurgunu yapanlar da işte bu koltuk sevdalılarıdır. Vurguncular sadece bankalarda, ihalelerde değil; halkın inancını istismar eden koltuklarda da oturur. Ve belki de en büyük ihaneti, sahte samimiyetleriyle yapanlar bunlardır.
Son söz:
Bu şehir, değişimi bekliyor. Bu şehir, "ölene kadar başkan kalma" hastalığından kurtulmak istiyor. Çünkü artık kimsenin kerametinde değil; halkın vicdanında, gençlerin nefesinde, hakikatin sesinde umut var.
Tepkiniz Nedir?
Beğen
1
Beğenme
0
Aşk
0
Eğlenceli
0
Sinirli
0
Üzgün
0
Vay
0